14 Kasım 2010 Pazar

4 Serçelik ezik öykü


Feribotta, bir otomobilin tekerinin yanında,Yalova’dan istanbul’a geçen 4 serçeydiler.Resmen insan gibi bekliyorlar feribotun istanbula vurmasını.Sinmişler rüzgardan korunmak için, bir otomobilin ön tamponunun altına. Hala sıcak olan aracın tekerine usulca kafasını değdiriyor biri.Isındığımı hissediyorum.Ben ısınıyorum;arkadaşları üşüyor.

-Şimdi gitsem yanlarına, diyorum,

-Avuç sıcaklığımı versem onlara.Orhan Veli’den söz açsam,Yahya Kemal’den bir şiir patlatsam.İstanbul’un şairler için öneminden bahsetsem.

Derken pırtlıyor biri vapurun demir zeminine,gülüyor ötekiler.Arsızca kaçıyor bizimki.Gülüyorum.Bir tutam ekmek peşinde koşuyor diğer ikisi,didişiyor.

-Bende... diyorum,

-Bende kimin için hayal kuruyorum şuracıkta...

Sonuncusu arkadaşlarından ayrı bana bakıyor.Sıcak tekerden uzak.İçi ürperiyor sanki.Onunla ilgili hislerimi aktarmak için deftere bakıyorum,tarifini yapamayınca bir daha göz atıyorum yalnız serçenin bulunduğu yere... Yok.Artık orda değil. Hiç biri orada değil!

-Başka araçlara sığınmaya gidiyor bu gezgin çete herhalde... diyorum.

İnsanlar doluşuyor tekerin sahibi arabanın içine.Bilmiyorlar tekerin ısısını ödünç alan minik serçeyi.Oysa onlar için, çalmak olur bu eylemin adı. Şimdi;

“Adam sen de,ne yapsın adamlar tekerin ısısını? ” deme.

Yokluğunu hissetmezler bile.Sende haklısın ama,ihtiyacı için de olsa,bilinçsizce çaldı minik serçe tekerin ısısını.
Bense bu hırsızlığı görmenin heyecanıyla sır tutan gözlerimi,araç sahibinden kaçırıyorum.Hiç tedirgin olmuyor araç sahibi.Feribot İstanbul kıyılarına yaklaşıyor.Bizim çete indi mi feribottan bilmiyorum.İstanbula kimi var bu 4 serçenin bilmiyorum.Dönüş feribotunun saatini bilip bilmediklerini bilmiyorum.Feribot iskeleye yanaşıyor.Tekerler hareket ediyor.Öykü eziliyor.

14.11.2010