16 Mart 2006 Perşembe

ABSÜRT TİYATRO VE BECKETT


ABSÜRT TİYATRO VE BECKETT

Absürt tiyatro nedir?

Absürt sözlük anlamı olarak uyumsuz demektir.Peki neden uyumsuz?Neden uyumsuz olduğunun cevabı neyle uyumsuz olduğunda saklı.Çağımızın tiyatro kurallarıyla uyumsuz.Peki neden?Bunun cevabını tarihten almamız gerekiyor.

İnsanlık tarihini etkileyen tüm olaylar direkt olarak sanata yansımıştır. Sanayi devriminin ardından dünyada yeni bir insan tipi oluşmaya başlamıştı.İş ile ev arasında yaşayan ve yaşamı sıkıştırılan.İnsan ilişkileri bastırılan.Artık göremeyen,düşünemeyen acımasız bir şehrin içinde hayatta kalmak için bütün gün çalışmak zorunda kalan,dünyadan kopmuş makineleşmiş bir insan.İşte absürt tiyatronun yaratıcısı bu insandır.Tek başına bir insan mı?Hayır milyonlarcası.

Sanayi devriminin yarattığı toplum yapısı ve doğurduğu yeni insan tipi,çevresiyle uyumsuz,anlaşılması ve diyalog kurması zor bir insan tipiydi. Birinci dünya savaşında yaşanan dinsel inançlarda ki çöküş;dinin yerini milliyetçilik,ilerlemecilik gibi kavramlara bırakmıştır.İnsan her devirde düşman bir görüş bulmayı başarabilmiştir(!)Bu beceriksizliğinin hayatında açtığı yara sahne üzerinde ona geri dönmüştür.Avrupa toplumunun bu anlamdaki değişimi,kültürel değerlerin de değişmesine yol açmıştır.Değişen ve deşilen bu değerler kapitalizmin ezdiği insanın kulağını,gözünü tıkamış ve insan duyarsızlaşmaya başlamıştır.Dadaizm akımı doğmuştur.

“Dadizm,1. Dünya Savaşının barbarlığına, sanat alanındaki ve gündelik hayattaki entelektüel katılığa bir protesto olmuştur. Mantıksızlık ve varolan sanatsal düzenlerin reddedilmesi Dada’nın ana karakteridir.Bu akım,dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir.”

Yeni bir tiyatro anlayışı şekillenmeye başlamıştır:epik tiyatro.

Eleştirel anlamda atılan bu adımlardan ilki Erwin Piscator tarafından armağan edilmiştir.Tiyatroya kazandırdığı yenilik Ajitatif Tiyatro anlayışını şekillendirmesinin yanı sıra gelişen teknolojinin nimetlerini Tiyatroya kazandırmış olmasıdır.Bunlar sinema ve aktif dekor sistemleridir.Bu yenilikler,görsellikle anlatımı birleştirerek ifadeyi kuvvetlendiriyordu.Epik tiyatronun politik amacı,sisteme karşı tavrı ileride absürt tiyatronda insan zihninin kültürel ve sosyal tüm çelişkilerin göstererek bunlara karşı durması olarak yer edinecektir.

20. yüzyılın başlarına gelindiğinde avrupa toplumu,yaşadığı savaşların,devrimlerin ve değişen dünya dengesinin beyinlerde uyandırdığı korkuyla yalnızlaşmaya başladı.Bireylerin arasındaki iletişimsizlik yükseldi.19. ve 20. yüzyıl pek çok sanat akımı doğurdu.Bu akımların karşısına aldığı temel akım klasizmdir.Klasizm kabaca 17. yüzyılın monarşik yapısı nedeniyle oluşan sanat anlayışının belirli kurallara dayandırılmasıdır.Yaratıcı ve devrimci beyin grupları klasizm’e tepki duymaya ve yeniliğe gebe bir çağa yeni akımlar sunmaya başlamışlardı.Rus oyun yazarı Anton Çekhov(1986-1904) da böyle bir dönemde doğmuştu.

19.yy Rusyası,değerlerin toplumsal ilişkilerin alt üst olduğu,toplumsal katmanlar ve kuşaklar arasındaki uçurumların açıldığı bir geçiş dönemiydi.Çekhov yaşadığı dönemin toplumsal huzursuzluğunu görerek,bunu yapıtlarına yansıtmıştır.Çekhov’un oyunlarındaki bunalımlı,tembel,çalışmaktan bahseden ama nedense hayatı boyunca çalışmamış aydın karakterler huzursuz ve değişimin eşiğinde olan bir Rus toplumun yansımasıdır.Kendi hayallerinde boğulan ve eylemsizliklerini sorgulayan ve sonunda içe dönen karakterler(Üç kız kardeşteki irina gibi…) oyunun dramatik yapısı içinde kendine yabancılaşan karakterlerdir.Tiyatroya yeni bir soluk gelmiştir.İnsanın iç dünyasının oyunun ön planına çıkması.

Oyunun dramatik yapısı içine sıkışmış,huzursuz,birbirini dinlemeyen,kendini anlatan yalnız insan söz konusudur.Çekhov’un birbirinden ve hayattan kopuk karakterlerinin absürt tiyatro kahramanlarından farkı yoktur.Aradaki fark dramatik yapıda ve zaman,uzam(mekan) unsurlarında gizlidir.Çağdaş ve klasik tiyatro anlayışında bilindiği gibi üç birlik kuralı vardır.Bunlar zaman,mekan ve olay birliğidir.Bu üç öğe dramatik yapıyla birbiri arasına yedirilmiştir.
Oysa Absürt tiyatroda zaman mekan ve olay birliği yoktur.Çoğu zaman sadece olay vardır.Zamanı ve mekanı bilmememiz bizi şimdiki yaşamımıza uzaktan bakmamızı sağlayarak aslında hiç olmayan bir uzayda ,hep olan insanı hatalar,yanlışlıklar bayağılılıklar,aşırılıklar karşımıza çıkartır.Bu çıkartılan insani özellikleri sorgula ihtiyacı hissederiz.Bu da gerçek anlamda bir yabancılaşmadır.Absürt Tiyatronun diğer öğelerine geçmeden önce.Absürt tiyatronun kökenine doğru yol alalım yani Samuel Beckett’ın(1906-1989) doğduğu topraklara,Dublin’e.

Beckett’in çocukluk yıllarında İrlanda kaos içerisindeydi.İngiltereyle yapılan bağımsızlık mücadelesi yanı sıra topumun baskıcı dindar tutumu İrlanda’yı çalkalamaktaydı.1922’de kısmen de olsa bağımsızlığını kazanan İrlanda bu seferde kendini iç savaş içerisinde bulmuştu.İç savaşın yanı sıra giderek baskıcı,dindar bir yer haline gelen İrlanda içindeki tüm bu karmaşaya büyük bahçeli,havuzlu bir evin 3. katından bakan Beckett,varlıklı bir ailenin çocuğuydu.Annesi ve babası koyu dindardı.Beckett’a iyi bir eğitim aldırmak ve onu koyu bir Katolik yapmak birinci görevleriydi.Çocukluk yıllarını bahçede oynayarak,spor yaparak,okulda sosyalleşerek geçiren küçük Beckett mutlu bir çocukluk dönemi yaşamıştı.Büyüyünce Dublinde ki Trinity College’de Fransız ve İtalyan dili edebiyatı alanında eğitim gördü.Okul yıllarında tanışdığı Dante’nin İlahi komedyası Beckett için bir dönüm noktası olmuştu.Yaşamla Ölüm arasında debelenen baş kahramanın durumu onu etkileyecek ve ileride yapıtlarında bu ikilemi sıkça kullanacaktı.

1928 yılında Beckett Paris’e İngilizce öğretmeni olarak atandı.Bu yaşamında bir milattı.Edebiyata,tiyatroya,mimariye kısacası sanata değir verilen Paris’i gören Beckett için artık Dublin yaşamı bitmişti.Burada yazar James Joyce’le tanıştı.Dublin’in geleneksel dünyasından kopuk kendine yabancı bu şehirde,bir varoluş mücadelesi içine girdi.Parasızlık yüzünden Dublin’e geri dönüp bir süre orada yaşamak zorunda kaldıysa da.Daha sonraları ailesine karşı gelerek serseri ve özgür bir yazar olarak hayatını kazanmak için Paris’e kesin bir dönüş yaptı.Yalnız bu uzun sürmedi.Bir süre Avrupa’nın çeşitli kentlerinde dolandı.Parasızlı yakasını bırakmıyordu.1933’te babasının ölümüne an an tanık oldu.Bu onda kötü bir etki yaratmıştı.Ancak babasından kalan yıllık mali gelir Beckett’ı maddi anlamda rahata kavuşturdu.Babasının ölümünden sonra sık sık annesinin yanına Dublin’e gidip geldi.Annesi amansız bir hastalığa yakalanmıştı,sinirleri ve beyni eriten bu hastalık annesinin yavaş yavaş acı çekerek ölmesine neden oldu ve Beckett annesinin yavaş yavaş sona gidişine tanık oldu.

Beckett İngiltereye giderek bir psikyatri kliniğinde bir süre psikanaliz yaptı.En sonunda Parise kesin bir dönüş yapan Beckett,ilk öykülerini ve ilk şiirlerini burada yayımladı.O ana dilinin yanında Fransızca,İtalyanca ve Almanca’ya hakim olan her dilde yazabilen oradan oraya dolaşan ‘serseri’ bir ‘aydın’ olmayı seçti.

Beckett için dil çok önemliydi.Onun için dilin saygınlığını zedelemeden yazmak marifetti.Gerçekçi edebiyatın ön gördüğü atı kuralları,katı karakter çizimine başkaldıran Beckett için dil bir anlaşamama yolu olmaya başlamıştı.Beckett, “Proust ve Joyce’un etkisiyle sanatı tehdit eden en büyük tehlikenin “tanıdık”,”alışa gelmiş” kalıplar olduğu”nu savunarak yapıtlarında seyircinin beklentilerine karşı koymayı üslup haline getirdi.İlk romanı Murpy’i yazdı.İkinci dünya savaşının içindeki dünya Beckett için bir beslenme kaynağıdır.Savaşta gerçekleşen insanı kıyıma(insansızlaşma *),korkuya,vahşete başkaldıran Beckett Parisin Almanlar tarafından ele geçirilmesiyle direniş örgütüne katıldı.Almanlar tarafından aranmaya başlanmasıyla Paris güneyinde ki bir çiftlikte üç yıl saklandılar.Son romanı Watt’ı burada yazdı.Almanların yenilgisiyle sonuçlanan savaşta Direniş örgütüne yaptığı yardımlardan dolayı Ona Savaş haçı ve direniş madalyası verildi.

İkinci dünya savaşı gerisinde milyonlarca ölü beden,milyonlarca korkak,hasarlı beyin ve yine milyonlarca yalnız birey bırakmıştı.Bunca yıkımın ardından bireyler arasında duygusal uçurum artmış ve iletişimsizlik** çağı başlamıştı.İletişimsizlik,savaşın oluşturduğu en büyük yıkımdır.Önceleri yalnızlaşan iç dünyasına çekilen birey şimdi de dış dünyayla olan en büyük bağını iletişimsizlikle koparmış ve yaşamla ölüm arasında debelenen,anlamsızlaşan,kendini varoluş karmaşası içinde bulmuş,evrimini büyük ölçüde tamamlamış insan ;yapıtlarında bahsettiği haliyle ‘Beckett’ın insanı’ oluşmuştu.Tabi Beckett insanın bu halini onaylamıyordu,her aydın gibi o da sadece toplumda gördüğünü eleştriyordu.

Artık Beckett için en önemli yazma dönemi başlamıştı.En büyük yapıtlarını bu dönemde yazan Beckett Nobel Ödülüne Layık görülmüştü.Nobel ödülünü almaya gitmeyişi Beckett’ın şöhrete ve dünyevi işlerin anlamsızlığına inanışının bir kanıtıdır.Hayata bakışı tümüyle yapıtlarına yansımıştır.Yazdığı bir üçleme arasında kafa dağıtmak için karaladığı ‘Godot’yu Beklerken’ oyunu kısa sürede bir baş yapıt haline geldi.Absürt Tiyatronun en önemli örneği sayılan bu yapıt.Günümüzde de halen aynı önemini taşımaktadır.

Godot’yu Beklerken oyununun Karakterleri Vladimir ve Estragon, sürekli kendini tekrarlayan,oyun oynayarak zaman kaybeden,boş sözlerle oyalanan,en saçma konuda bile bir türlü anlaşamayan,iletişimsizliği yaşam biçimi haline getirmiş ve kendilerini bu kısır döngüden kurtaracak Godot’yu bekleyerek yaşamını ilk hedefte anlamsızlaştıran insanın ‘yaşamla ölüm arasındaki oyalanışını’ simgeleyen iki semboldür sadece.
Absürt tiyatronun tüm gücü de böylesine basit anlatım tekniğiyle bir oyunun amacını en vurucu biçimde aktarmasıdır.Oyunun içindeki saçmalıklar izleyicide oyunun saçma olduğu izlenimini uyandırmamalıdır.Saçmalık uyumsuzlukta gizlidir ve amaç uyumsuzluğu algılatmaktır.Absürt’ün bir diğer kelime anlamı da saçma tiyatro olabilir ama bir tiyatroyu içinde bulunan bir unsurla üst hedefsiz gibi algılatmakta bizim iletişimsizliğimizin bir sonucudur.Burada sözü geçen absürt,ilk olarak teknik anlamda üç birlik kuralıyla uyumsuz anlamında kullanılabilir.Bunu genişletebiliriz de;hayatla,yaşayışımızla,doğal olanla,sahneyle,çağımızla uyumsuz gibi...Beckett’ın sözlü sözsüz tüm oyunları amacına hizmet eden nitelikli absürt tiyatro metinleridir.Bunlar,Krapp’ın son bandı,Oyun sonu,Tüm düşenler,Mutlu günler bunların yanı sıra sözsüz oyunlar ve radyo oyunları yazmıştır.Beckett’ın oyunlarında dil bir iletişimsizlik bir anlaşamama aracıdır.Karakterler içinde bulundukları durumdan habersizdirler.Hepsinin sonu aynıdır,belirsizlik.

Beckett son yıllarını 1938 yılında tanıştığı ve 10 yıl birlikte yaşadıktan sonra evlendiği karısına huzursuzluk vermemek için ayrılarak küçük,içeri ışık girmeyen izbe bir huzur evinde,aynı oyunlarındaki gibi bir mekanda,odasında geçirmiştir.Beckett Kendinden sonraki bir çok sanatçıya esin kaynağı olmuştur.

Absürt Tiyatronun diğer yazarları başta Eugéne Ionesco(d.1912): Başlıca oyunları: Gergedanlar,Kel şarkıcı,Ders,Tahta At denilebilir.Oyunlarında başta insansızlaşmayı kullanmıştır.Örneğin Gergedanlar oyununda dünyadaki her insan gergedana dönüşmüştür,tüm bu gergedanlara karşı tek bir insan mücadele vermektedir.Zamanla onun gergedanlaşmasına tanık oluruz.Oyunlanlarında kullandığı dil zayıftır.Bu yönüyle Beckett’an ayrılır.
Diğer önemli absürt tiyatro temsilcileri.Jean Genet(d.1910), Arthur Adamov( 1908-1970) ,Harold Pinter(1930) olarak söylenebilir.Herbiri absürt tiyatroya kendi alanında yenilikler getirmiştir ve her birinin özgün tarzları vardır.Türkiye de ise Ahmet Kabaklı,Adalet Ağaoğlu,Civan Canova gibi yazarlar vardır.

Absürt tiyatroyu kurumsallaştıran kişi Martin Esslin’dir.Martin eslinin Absürt tiyatro kitabında anlatıldığı haliyle absürt tiyatronun öğelerini şu şekilde sıralayabiliriz:

“- İletişimsizlik
- Yabancılaşma
- İnsansızlaşma
- Gerçeğin yerinden oynatılması
- Gerçeği parçalamak, ona ayna değil de prizma tutmak.
- Karşı-tiyatro, karşı-oyun, karşı-kahraman
- Sahnenin somut görüntü dili
- Grotesk ve kara güldürü
- Sanatlı uyumsuzluk.

•Absürd Tiyatro, bütün kalıplara karşı çıkar, alışılmış ve yaşanmakta olan düzeni yerer, mantık sınırlarını tanımaz.

• Absürd Tiyatroda öne sürülen tez veya verilmek istenen mesaj asla açıklanmaz, onu herkes istediği gibi anlar ve yorumlar.

• Haksız kadar haklı, kötü kadar iyi, zalim kadar mazlum da çoğu kez aynı ölçüde gülünç edilir.

• Absürd Tiyatroda kahraman, antikahramandır. Suçlu, zavallı, bilgisiz, eylemsiz ve zayıftır.

• Absürd Tiyatroda amaç; seyirciyi "düşündürmek, tedirgin etmek, onun suratına, iç çirkinliklerini gösteren bir ayna tutmak"tır.”*

Bunların yanı sıra absürt tiyatroda,soytarılık,maskaralık,çılgın hareketler,sözel saçmalık,imge ve sembol kullanımı gibi görsel öğeler kullanılır.Kısacası yeniliğe açıktır,anlatımı güçlendirecek her unsur çekinilmeden kullanılmalıdır.

Bu unsurları yerinde kullanmak için Kenter Tiyatrosunda izlediğim,Mehmet Birkiye’nin sahneye koyduğu,Slowomir Mrozeck’in Açık Denizde oyununu anlatarak bu öğeleri inceleyeceğim.

Oyunun dekoru;
Mavi mesler üstüne koyulmuş farklı büyüklüklerdeki üç tahta parçasıdır.Büyük tahta parçası üzerinde üç kişinin ayakta durabileceği büyüklüktedir.Diğer iki tahta parçası küçük ve öndedir.Tahta parçalarının arasında atlayarak geçilebilecek büyüklükte boşluklar vardır.Büyük tahta parçasının üstünde bir sandık ve uzun bir bar taburesi vardır.Sağ öndeki taburenin üstünde boyca uzun ence darbir masa vardır.Sol öndeki tahta parçasının yanında bir kova su vardır.Seyirci kovayı görmektedir.

Perde açıldığında;
Büyük tahtanın üstünde üç takım elbiseli,biri pipolu,biri sakalı,diğeri traşlı adam ayakta durmaktadır.Biri tabureye oturur,biri sandığa oturur biri ayakta kalır.Deniz yolculuğunda olduklarını konuşurlar.Ardından karınları acıkır.Sandıkta konserve kalmamıştır.Buna bir çözüm bularak açlıktan ölmemek için aralarından birini yemeye karar verirler.Ama bu kim olacaktır.Önce pipoluyu yemeye karar verirler.Sonra pipolun eşitli ve adalet için demokratik seçim önerisi üzerine seçim yapmaya karar verilir.Herkes kendisinin neden yenmemesi gerektiğini anlatıp kimin yenmesi gerektiğini anlatacaktır.Önce pipolu olan seçim vaadine başlar.Başlar başlamaz müzik eşliğinde sakallı ve sakalsız adam el ele saçma sapan figürlerle dans etmeye başlarlar.konuşması bittiğinde sıra kirli sakallı kaba adama gelir.Saçma sapan konuşan ve birkaç cümle kuran bu adamı sakalsız olar çılgınca alkışlar.O pipolunun yenmesini istemetedir.Sakalsız onu destekler.Pipolu adamın yenilmesine karar verilmiştir.Sakalsız olan sağ öndeki bir kişinin yanında durabileceği masayı hazırlar.Pipolu mantıklı sebeplerle yenmesinin doğru olmadığını ispatlar.Buralar oyunun tartışma bölümleridir.Sakallı olan kaba kuvvetle onu yıldırmaya çalışır ama başaramaz.Onu denize atmakla tehdit eder.Bir kaç kez kafasını kovaya sokar.anlamsız kovalamalar yaşanır,tahtalar üzerinde bir oraya bir buraya atlarlar.Denizden postacı gelir,pipolu için haber getirmiştir bu haber pipolunun annesinen öldüğü haberidir,tüm mirası ona kalmıştır.Postacı kumaşlarda debelenerek geri gider.Pipolu birazdan ölecektir ama mirasa konmuştur.Bu çelişkiyle öyle bir çıkarım yapar ki insanlığa hizmet etmek için ölmesi gerektiği sonucuna varır.kirli sakallı onu öldürmek üzereyken,sakallı sandıkta konserve bulur.Pipolu büyük bir amaç için öldüğüne inandığından sevinçle bir şeyler sayıklamaktadır.Sakallı ona bağırarak der ki “Saçmalama o konserveyi yiyemeyiz,baksana şuna ne kadar mutlu” oyun biter.

Bu oyunda Sakallı olan adam Kaba kuvveti,başımızdaki faşist liderleri temsil eder.Sakalsız olan,halkın iradesi ve aptallığıdır.Pipolu olansa entelektüel aydını temsil eder.Oyunda Haklı olan aydının arkasında durmayarak faşizan yönetimi arkasına alan halkın yanlışı vurgulanmaktadır.Şimdi öğelerimize bakalım:

-İletişimsizlik: Önceden öldürülmeye(yenilmeye) Karar verilmiş kişinin dinlenilmemesi.
-Yabancılaşma:Entelektüelin kendi söylediğini saçma bularak fikir değiştirmesi.
-insansızlaşma:bir insanı yeme fikri,yabanilik.
-Gerçeğin Yerinden Oynatılması: Sanalda geçen oyunun üç tahta parçasının üzerinde oynanılması.Denizi kumaşların temsil etmesi.Bir kova suyun ıslaklığı vermesi.
-Gerçeği Parçalamak:gerçeğe prizma tutmak.Çıkarımız uğruna birbirimize zarar verdiğimiz doğrudur.Ama bu gerçeği insanların birbirini yemesi gerçeğiyle parçalıyoruz. İyi kadar kötü,mazlum,haklı gülünç duruma düşürülür.
-Karşıtlık:Kişiler tutarsızdır..Kahramanlar zayıftır hepsinin açık noktaları vardır.Söylemleri bir önceki söylemleriyle taban tabana zıttır.haksızlık yapan kişinin alkışlanması.
-Grotes ve Kara Güldürü:Tepkilerdeki aşırılıklar.Yabaniliğe ve haksızlığa gülmemiz.
-Sanatlı Uyumsuzluk: Bunlar akıcı bir dille ve sembollerle anlatılır.

Diğer unsurlardan da yararlanılmıştır.Soytarılık,iki kutu üstünde ordan oraya anlamsız yerlerde atlamaları,Entelektüel kişi savunmasını yaparken dans etmeleridir.Sözel saçmalıksa,Anlamsız cümleler kuran kabanın halk tarafından alkışlanmasıdır.Oyunda zaman belirtilmemiştir.Oyun ikinci dünya savaşında öldürülen aydınların halkın iradesizliği yüzünden öldürüldüğünü vurgulamak için yazılmış olabilir.

Bu oyun absürt öğeler taşımakla birlikte.İyi bir absürt tiyatro metni değildir.Somut anlatım absürt tiyatroyu zayıflatan öğelerdendir.Genel olarak baktığımızda oyunda tartışılan tek konu içlerinden birini yiyip yememe meselesidir.Nitelikli bir absürt tiyatro eseri,çok yönlü yapısı ve gerçeği dönüştürmesiyle yoruma olabildiğince açık olmalıdır.Somutlaştırmadan kaçınılmadığı ve tek bir konuya yoğunlaştığı için bu nitelikli bir absürt tiyatro eseri değildir.

Absürt tiyatro.20.yy’ın sanat akımlarından etkilenmiştir.Özellikle sürrealizm,dışavurumculuk,dadaizm etkilendiği önde gelen akımlardır.En önemlisi,absürt tiyatro hayatı ve hayatta olanı anlatır,teşhir eder,eleştirir ama bir çıkış noktası göstermez.Bu absürt tiyatronun en belirgin özelliğidir.
Görüldüğü gibi absürt oyunlar belirli bir üst hedef için yazılmış olup,sanatsal nitelik taşımaktadırlar.Saçmalık sadece anlatımı güçlendirmek için kullanılan bir araçtır.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------
*İnsansızlaşma; absürt tiyatronun kullandığı öğelerden biridir.Bu yazının devamında anlatılmıştır.
**İletişimsizlik; absürt tiyatronun kullandığı öğelerden biridir. Bu yazının devamında anlatılmıştır.
***Absürt Tiyatro,Martin Eslin.
Samuel Beckett Tiyatrosu,Ayşegül Yüksel.
Godot’yu Beklerken,Samuel Beckett,
Toplu Oyunlar,Anton Çekhov
Absürt Tiyatroda Uyumsuz Gerçekçilik,Zehra İpşiroğlu
Absürt Tiyatro,Martin Esslin.
Toplu Oyunlar,Adalet Ağaoğlu.
Dünya Tiyatro Tarihi 2,Özdemir Nutku