Beni geç sola dön,
Sendeki beni göreceksin
Biraz tuzsuz tatsız olabilir
Artık idare edeceksin.
Yok, öyle patavatsız değil,
Tıpkı senin istediğin...
Kırmaz, incitmez falan
'İdeal erkek' dediğin.
Al senin olsun ama sıkılırsın
Yavan gelir bu estetik
Kusursuz da sinir bozar
Aşkta yok matematik...
Yok be tatlım kırgın değilim,
Kim bu içimdeki, çözemedim
Oyaladık seni de baya,
Mutlu sona gelemedim.
Ne kötü bu kafiyeler
Yazık şiire
En çok da bize
Varamadık sevgiye.
En çok okunan beşli
16 Ekim 2012 Salı
1 Ekim 2012 Pazartesi
Sana yazdım okuyanım...
Bayadır yazmıyordum sayın okuyanım. Yazıyordum ama senaryo, tiyatro
oyunu, plan proje falan… Bir halt yazmıyordum anlayacağın. Az önce şunu düşündüm; sana 'sayın okuyanım' diyorum ama hiç kaldın mı bilmiyorum. Mesela asansörde kaldın mı ya da metrobüsün
inmeye yazamayacağın bir noktasında öylece, sıkışıp, kontrpiyede kaldın mı… Peki o an zorunda kalmış olsan bile, neyi seçtin... Yani çaresizlik içindeyken
bile hayata saygısızlık yapmamayı seçtin mi diyorum… Sadece bu yüzden saygılı
yaklaşmaya çalışmıyorum sana, şu ipe gelmez yazılarımı okuma özverine hayranlığımın bir ifadesidir ‘sayın’ hitabetim… Evet, sana saygı duyuyorum,
hiç tanımadığım halde. Ama ben bunu anlatmak istemiyordum... Kısacası seni bilmem ama beni de bilemiyorum. Mesela bu
ben beni bilmezken, sen beni biliyorsun ya, işte ben seni bilmiyorum ki… Ne biçim
cümleler kurdum gece gece, alkol malkol almadım. Hiçbir şeyin kafasında da
değilim. Ne biliyim, böyleyim bu aralar. Karışığım. İşe güce sardım, seni de
boşladım biliyorum… Merak etme arayı kapatacağım. Ben yokken neler oldu mesela… haydi anlatsana, evet monitöre anlat. Delice biliyorum. Şu an okumaya ara ver ve monitöre doğru konuş. Aman hep dik dik bakıyorsun nesneye, bir kere de konuşsan ölür müsün... Anlaşıldı yapacağın yok ama sen anlatmışsındır belki diye, sıramı alıyorum. Ben... Masaüstümün arka planını değiştirdim. Böyle tüylü tüylü hayvanlar var artık.
Birbirlerine öpücük atarlarken görüntülenmişler. Hiç de farkında değil
şapşallar. Onlara baktıkça içesim geliyor. Bu Windows adamı bozuyor galiba… Merak
etme içsem de sarhoş olamam zaten, şehir buna hazır değil. Buna dediysem götü
başı dağıtmaktan bahsetmiyorum. Anladım,
bu şehrin şaire, yazara ihtiyacı yok.
Şehir planlamacısına ihtiyacı var. Yola, yöne ihtiyacı var. Affedersin trafikte
beklemekten götüm başım ağrıdı. Şimdi ben sana neyin şiirini yazayım? ‘Ayakta
sevişenler’ diye acayip isimli öyküler mi yazayım. Ne yapayım, edebiyattan
uzaklaştım. Hazır uzaklaşmışken de bunu yazdım. Fena mı yaptım...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)