14 Kasım 2012 Çarşamba

İçimdeki hayvanata serenatlar


Şimdi oyundan çıktım eve doğru gidiyorum. Bu kez çıktığım kendi oynadığım bir oyun değildi, gerçi uzun zamandır kendi oynadığım bir oyundan çıkmadım ya... Ne diyecektim. Ha, Metrobüsün uğultusuna bile alışıyor insan zamanla. Hatta seviyor, daha doğrusu sevmeyi öğreniyor. Şehir bazen böyledir, olur olmadık anlarda, olur olmadık şeyleri sevdirir insana. Ne yapalım bize de kabullenmek düşer, hele de metrobüste oturmuşken…

Bugünlerde acayip bir adam oldum ben sayın okuyanım. Mesela dün mutfakta ocağın karşısına oturup, pişmekte olan et soteye karşı gitar çaldım, şarkı söyledim. Et sote pek yadırgamadı ama sevindiğini de belli etmedi. Öküz ne anlar müzikten değil mi? Şimdi ölmüşün arkasından konuşmakta olmaz ama yemişim ölmüşünü, daha doğrusu az sora yiyeceğim. Ama belki de ölmemiştir, bu da bir yaşama biçimidir, içimde yaşıyordur.  Evet, içimde bir öküz vardır. Daha doğrusu dana… Ben o danaya serenat yapıyorumdur. Her erkeğin içinde vardır diyeceksiniz ama benimki başka. Mis gibi kokuyor tavada bile, güzel...

Güzel şeyler düşününce insanın ruhu canlanıyor galiba. İçimdeki dana bile iyi hissediyor falan… Onu bunu bilmeme ne yaparsanız yapın, içinde güzel bir şeyler olsun; et sote dahil. Bu arada Metrobüs boşalmaya başladı. Ben son durakta inmeyeceğim ama inesim de gelmiyor değil. Dipsomania bende böyle bir his uyandırıyor. O değil de; Peş peşe araçlara binsem ve hepsinin son durağında insem, kendimi nerede bulurum acaba? Sen çıksan şimdi okuyanım, ilk gelen araca binsen, son durakta insen, peş peşe benim yaptığım gibi önüne gelen araçlara binip, son duraklarında insen, aynı yerde buluşur muyuz? Yani ikimizin de son durağı aynı olabilir mi? En son durak hangisi ola sayın okuyanım? Nasıl ola, kim ola, kim kala o durakta...

Yok yok bu düşünceler pek hayra alamet değil. Gidip tavuk sote yapayım tavada mis gibi, hazır dana eti baya pahalanmışken, gitar çalayım tavuk soteye karşı mutfakta yalnız ve yalnızca. Belki içimde bir tavuk vardır. Onun da ruhunun beslenmesi gerekiyordur. Öyle işte, galiba midemden çok ruhum aç benim. Ne çok hayvanat var içimde!