16 Nisan 2011 Cumartesi

Öyle abla...

Bazen verdiğimiz cevaplara şaşırmadan edemiyorum.Özellikle kapitalizmin temelini oluşturan küçük işletme sahiplerinin verdiği spontan cevaplar beni benden alıyor diyebilirim.Lafı fazla sancılatmadan cümlemin başladığı olaya gelmek isterim.
Bir gece vakti dibimin rahatını bozup,semtimin bana en yakın bölümündeki bir internet kafeye çıktı almaya girmiş bulundum. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar açık olan,mahallemizin yerel internet kafesine dalar dalmaz,tanıdıklara tasarruflu birer selam çakıp,internet kafecinin makamına buyurdum.Aradaki mesafeyi koruyarak, Klark kent görünümlü işletmeciye kafeye giren herkesin sorabileceği “Çıktı alınıyor mu burada” sorusunu yönelttim.Koltuğa yaslanıp,küllükteki sigarasını zarifçe ağzına şeetiren,hafif üzgünleşen çakma Klark Kent ağabeymizin,dramatik “Artık çıktı almıyoruz biraderim” cevabını bir kafa hareketiyle savurarak,mekanı kurtlar vadisi ağabeyleri klasında terk eyledim.Çıkar çıkmaz kafam karıncalandı,tespit yapmadan duramadım.Klark ağabeymizi çıktıya tövbe ettiren olay ne olabilirdi? Çıktı mevzuunun ardındaki giz hangi olaydı?Kurcalamadım,çıktım kafeden bir diğerine yol aldım.Diğer kafeye girer girmez makama yöneldim.Kocaman bir monitörden başka kimnse yoktu,etrafa baktım tüm masalar açık ama hepsi boştu.Ne yalan söyleyeyim tırstım,bir japon korkusunun içinde hissetim kendimi.Tam götüm götüm kaçmak üzereydim ki monitörün arkasından bir ses geldi, “buyrun!” bir bayan sesiydi bu.Monitöre yaklaştım arkasına bakmak için eğildim,eğilir eğilmez heyecanla,hobit boylu bir kadın fırlayıverdi.Fena tırstım,hemen öttüm; “Hala çıktı alıyor musunuz?” Bu seferde bu 1.50’lik ince sesli bayan , “hala” ekine takıldı.Bir an duraksadıktan sonra cevabını verdi, “Alıyoruz”. Telefonla konuşmakta olan cüssem,talep-fiyat mevzunu atlamış bulunup yedi sayfalık çıktının onayını verdi.Biraz oturdum,kadın esli hareketlerle çıktı olayını halletti.İşinin görülmesinin rahatlığıyla neşem yerine gelmişti ki,kadın 7 lira çıktı ücreti söyleyince geri kaçtı neşem.Cebimde 5 lira vardı,çıktının bu kadar pahalı olmasının anlamı yoktu,işte bu anda aşağıdaki diyaloğu kurmuş bulunduk;

“Ben - Pahalı değil mi?
O- Hayır
Ben- Daha önce çıktı aldıran oldu mu?
O - Evet
Ben - Peki yüzlerinde bu ifadeyi gördün mü?
Yine O - Evet
Ben - Şuan içimden neler geçtiğini biliyor musun?
Malesef O - Evet
Ben - Benim yerinde olsaydın sen ne yapardın?
Hala O – Verirdim.”
Pek sokratesçi giden mahallemizin jargonunun pek üstündeki sakinlikteki bu konuşma şu soruyla tıkandı.

Kesin Ben - Neden?

Ablanın verdiği cevap mahalle tarihimize geçmiştir;

O abla - Öyle...
Ben - Ne öyle,
O abla – Öyle.Yedi lira

Abla bu fiyattan bir doğa olayı,bir sel felaketi gibi bahsediyordu,sanki bu fiyatı doğa kanunları belirlemişti.Sonra aynı çıktıdan aldığı A4 kağıdını gösterdi duvarda, “Çıktı 1 tl,renkli 3 tl ” yazıyordu.Renkli diye bahsettiği şey,renkli çıktı olmalıydı.Bu kadar taklaya gerek olmadığını belirtmek için,ablacım neden bu kadar pahalı dedim.Yine “Öyle” dedi.Serbest piyasa ekonomisi sırıttı köşede,özal nah işareti yaptı rüyamda.Sonra Nihat Doğan izledim sörvayvırda,pek güldüm,anneme sordum, “Neden böyle olmuş bu adam?” dedim “Öyle”dedi...

16 Nisan 2011